20111114

Kalküta'lı seyyar satıcı esnafından bir vatandaş


Halinden memnun kimseler

Zannedersem bu koca ülkede, (iki elin parmaklarını geçmeyecek miktarda olsa bile) birkaç patron, ofis, şirket vardır, umuyorum. Bunların da paylaşılması lazım gelmez mi? Kanımca isim verilmesi de önemli değil. Ama örnek gösterilebilicek ofislerin ortaya çıkması ve tüm koşullarıyla anlatılması; "şu şu beklentileri oldukları ve beklentilerimizi şöyle şöyle karşıladıkları" gibi mesela, açıklansa. Tabi emin olamıyorum, yok deseler, çok da şaşmam. Ama buraya anlamlı bir hareket kazandırabilicek olan ihtiyaç biraz da bu belki. Sonuç olarak en azından bu işi -kenara atılmaması gereken- 'Türkiye şartları'nda imkanlarıyla, layığıyla, olabildiğince nasıl yapıldığına örnek olabilecek yerler olmalı. Bu gerçekçi olur, herkesin daha bir yere basabilmesi için, böyle bi çalışma yapılması gerekmez mi? O zaman da herkesin müzakere şansında hem sağlam argümanları, hem de kendine güveni olur. Yoksa kutu açar gibi, "3000 lira hissediyorum" demek, bu garip bataklıkta daha çok zaman kaybettirmek anlamına gelir.

Son olarak Nazım Hikmet'in bir şiirinden bir kuple ile
bitirmek isterim:

"(...)
Bir coğrafya hocası dedi ki derste:
"Senegalli zencinin yegâne derdi
       yüzünün siyah olmasıdır."
Bu haber bir velveleyle köpürdü Paris'te,
müstemlekeler nezareti emir verdi,
pudra fabrikaları geçti seferberliğe.
Paris'te olan işler duyulunca Londra'dan
hemen içtima edip karar koydu Avam Kamarası:
"Kıçlarına kuyruk takmıyan Hintlilerin
                                   kesilecek kafası."
Telsizler daha tebliğ ederken bu kararı Hind'e
muazzam bir kuyruk tröstü teşekkül etti
                                 Mançister şehrinde.
Kutbu şimalide Eskimolar
                 görünce bu halleri,
kıça kuyruk takmamak
                 ve değiştirmemek için deri,
ince Japon fincanlarında
okkalarla Hollanda sütü içmeğe başladılar.
(...)"


imza:
Kalküta'lı seyyar satıcı esnafından bir vatandaş

20111113

Mimarazziler, sinirli mimarlar, mimarlar anlatıyorlar... Ne oldu? HİC BİR ŞEY!

Uzun zamandır burayı ziyaret etmemiştim. Şimdi görünce aklıma ilk gelen nasıl gaz bir toplum olduğumuz oldu. Bu blog ilk açıldığında hadi belki bu sefer birseyler değişecek demiştim. Mimarazziler, sinirli mimarlar, mimarlar anlatıyorlar.... Bu kadar girişim artık sonuçsuz kalmazdı. Ne oldu? HİC BİR ŞEY! Ne oldu? Bütün koşullar iyiye değişti herhalde. Kendi adıma söyleyeyim, hiç bisi değişmedi. Aynı mal koşullar altında çalısmaya devam ediyorum. İyiye giden bir yer varsa söyleyin de ben de oraya başvurayım...

Tuzla'da piyasa böyle imiş (!)

Tuzla'da bir mimarlık ofisinde çalışıyorum. Yaklaşık 2.5 senelik tecrübem var. 1500 tl maaş alıyorum. Tuzla'da piyasa böyle imiş (!) Patronumdan ve en çok kendimden nefret ediyorum.

Mimarlığı bıraksam mı?

Mimarlığı bıraksam mı?

2004 lisans, 2008 restorasyon yüksek lisans mezunuyum. Bütün öğrencilik hayatım boyunca ve sonrasında ara vermeksizin calıştım. Enka, Koray İnşaat, Rönesans gibi yurt dışında proje yapan şirketlerin taşeronluğunu yapan ofislerde hastane, konut, ofis, banka, ic mekan tasarımı gibi cesitli projelerde deneyim sahibi oldum. Bu arada eski eser konusunda da hatırı sayılır binaların restorasyon projelerini hazırladım, kurul aşamalarını takip ettim. İki haftadır iş görüşmelerine gidiyorum.Portfolyomu inceleyen şirket sahipleri, calışmalarımı cok yeterli bulduklarını ve cok beğendiklerini söylüyorlar. Şimdiye kadar aralarında cumartesi calışmayanı cıkmadı. Ücret beklentimi sorduklarında, mimarlık ofisi ise 3.000 tl, sadece restorasyon yapan bir ofis ise 3.300 tl diyorum. Daha hic geri dönüş yapan olmadı ve ben giderek artık bu yapış yapış kıymet bilmeyen sektörün bir parcası olacağıma, gidip cihangir'de kafelerde calışsam, eminim bahşişlerden daha cok para kazanırım diye düşünmeye başladım. İstediğim ücretlerin, özellikle de calışma saatleri göz önüne alındığında, cok normal olduğunu düşünüyorum, ve kesinlikle bu ücretin altına düşmek istemiyorum. Eğer beklediğim şartlarda bir yer bulamazsam ciddi anlamda mimarlık mesleğime nokta koymayı düşünüyorum.

ülkede yolunda gitmeyen bişeyler varsa,bu kabullenmişliğimiz boyun eğmişliğimiz yüzündendir

merhabalar
henüz yeni mezunken ve iş bakarken deneyimsiz olduğum için iş bulma sürecinin o kadar sıkıntılı olduğunu düşündüğümden bu ülkenin en iyi mimarlık okullarından birinde tasarım ağırlıklı eğitim almış olmama ve oldukça idealist yapıda biri olduğumu düşünmeme rağmen sanırım iş arama sürecinin bende oluşturduğu -hayır böyle bir dünya yok çalışman gerekli,deney,m kazanmalısın önce- anlayışı yüzünden filanca arkadaşımın tavsiyesiyle falanca ofiste işe başladım-ismi önemli değil çünkü kimse tanımaz zaten-

önce para önemli değildi önemli olan deneyimdi onu kazanırsam hayaller zaten yakındı,olmalıydı.işe başladım,görüşme sırasında pek bi beyefendi ! gözüken adam ,sonradan son derece saygısız hakarete varan sözler eden,patavatsız hani insanlıktan nasibini almamış edrler ya öyle işte bi adamdı,anlayamadım,bu süreçte orayı çekilebilir hale getiren mimar çalışma arkadaşım işten tartışıp ayrılınca bütün sorumluluk bana geçti,sesimi çıkarmadan artan sorumluluğun altından kalkmaya çalışsamda bünyem saygısızlığın ahlaksızlığın sınırlarını zorlayan ortamda kalmama daha fazla dayanamadı deli deli bağırıp çağırarak ayrıldım,bana dokunan komik gelen artan tempo ve sorumluluktan maaşımın daha fazla olması gerektiğini söylediğimde bana sen zaten bu durumu kabullenerek geldin buraya demeleriydi.

ilk iş deneyiminin insnaın hayatının kabusuna dönüşmesi böyle bişey işte.
sevecen bi insan olmama rağmen bu denli haksızlık etik bilgiden yoksunluk beni çılgına çeviriyor ve öfke doluyorum.

bu ülkede yolunda gitmeyen bişeyler varsa,bu kabullenmişliğimiz boyun eğmişliğimiz yüzündendir,zamanın birinde hocalarımız çocuklar kötü işlerde çalışmayın,çocuklar az maaş kabul etmeyin dediklerinde anlayamıyordum.

şimdi anlıyorum ama böyle bir hayal kırıklığından sonra o hayalperest,o idealist kız böyle olacaksa varsın bu mesleği yapmamayım diyor.
içimde hala ölmeyen hayaller var onların peşindeyim şimdi.